
Bu sene, Ankara’da düzenlenen Eko İklim Zirvesine katılma imkanı buldum. Genelde yerel yönetimlerin stand açtığı bu etkinlikte, yönetimlerin iklim değişikliğine karşı projeleri sergilenmeye çalışılıyordu. Lakin isimdeki “eko” ya pek aldanmamak lazım, resmi olarak kendilerinin de belirttiği gibi “eko” Ekonomi anlamına gelmekte.
Ankara Ticaret Odası’nın (ATO) ev sahibi olduğu etkinliğe katılım ve ilgi yüksekti. Mekan’da güzeldi açıkçası. Zemin katta, “Yerli” araba, belediye standları, öğrenci avında üniversiteler ve köşeye atılmış genç aktivistler bulunmaktaydı. Ara katta bir sergi ve üstte ticari yatırımların stantlarıyla salonlar bulunuyordu.
Açılış Altan Erkeklinin sunumu, çocuk korosu ve Nazım Hikmet’in şiiriyle başladı. Sonrası ise ne yaptık ne ettik, bizde şu kadar bisiklet yolu var, sizde ne kadar var? İşte yaşlı evinin çatısına güneş paneli koyduk, parasını şu verdilerle geçti diyebilirim. Verimli geçtiğini söylemek zor, bir miktar ufuk açsa da geneli üzücüydü denilebilir. Hatta belki Konya’ydı diyip özetlemek mümkün.
Konya açıkçası son yirmi yılda sıkça duyduğumuz bir şehir. Düz ovaları, yatırımları, Ankara’ya ve “Ankara’ya” yakın oluşuyla iktidari sıkıntılar çekmeyen, dışarıdan tarım ve toprak merkezli bir yer. Hatta yakınlığın getirdiği güvenliğin 500 km ye yakın bisiklet yoluna sahip olmalarını sağlaması da güzel bir edinim buna karşın sulama israfı ve diğer şeylerin son 5 yılda inanılmaz bir su çekilmesine yol açması söz konusu, ki şehrin bir diğer özelliği obruklara sahip olması.
Konya’nın sunumundan önce sponsorlardan Limak’ın sunumu vardı ve yabancı bir yönetici bu sunumu gerçekleştirdi. Sunumda bir köyde yaptıkları tesislerden bahsetti. Köyün ismini şuan hatırlamıyorum ama kara…. bir şey. Haritada bakınca Konya’da bulunan bir gölün yanında olan bu köy bahsedilirken hiç Konya’dan bahsedilmedi. Bir sonraki sunumda belediye başkanı, bilindik firmanın göllerin kurumasına karşı belediyeye destek olduğunu söylerken yine isim verilmedi. Buda ilginçti. En üzücü tarafı ise bir kaç hafta sonra Konya’ya görülen toplu flamingo ölümlerinin haberini almak oldu. https://t.co/f0qhE2pIf4
İkinci konu ise İsrail standıydı. Belki orada 200’e yakın stant vardır. Sadece bir adet yabancı stant vardı. Bu 3 metreye 3 metrelik alan bence oradaki tek ürünü olan ve şatafatsız ve işe yarayan stanttı diyebilirim. Niçin?
20’e yakın belediye atık dönüşümüyle, devasa tesisleriyle övünmekteydi. Bir belediye başkanı hariç, onun da tesisin varlığından haberdar olmadığı için sanırım. Buna karşın adamlar 1 kişilik çadırla, ikiye 1 metre, 1 metrede yüksekliği var, bildiğiniz çadır, atıktan enerji üretimini başarmışlar satıyorlar. Ki bu devirde ben çöpümü çadıra atıcam, ondan ocağı verimli şekilde kullanıcam birde katı atığından gübre olarak faydalanıcam. Köyde, dağda, belki terasta kullan. Tüpten, doğalgaz dağıtımından, çöpünden kurtul! Gerçek bir çözüm.
Ama belki istenen zaten çözümü üretmek ve ileriye bakmak değildir. Belki de sorunu tekrar tekrar ısıtıp, bilindik şeylerle çevreci görünmektir. Bilemem.
Son olarak birde Kolombiya yatırım arıyordu. Adamlar yatırım için buraya kadar geldilerse, en arkada değiliz galiba diyesi geliyor insanın. İyi yatırımlar.

Fikirleniz neler?